ehlibeyt.com internet
sitesinde yer alan tüm
içerikler 'ehlibeyt.com'
kaynak gösterilerek
kullanılabilir.






HZ. FÂTIMÂ'NIN KONUŞMASINDAN KISA NOTLAR

Hz. Fâtımâ'nın konuşması 3 kısımdan oluşmaktadır:

1. kısım: Allah'a ve Resulü'ne (s.a.v.) itaat ve imanî esaslara
bağlılık:

"Tanıklık ederim ki, tek ve ortaksız Allah'tan başka ilah yoktur.
Varlıkları ilk defa var etti, öncesinde var olan bir şeyden değil.
Tanıklık ederim ki Babam Muhammed (s.a.v.) O'nun elçisidir.
Allah O'nu emrini tamamlamak, hükmünü yürürlüğe koymaya
verdiği karar ve takdir ettiği rahmetini etkin kılmak için gönderdi.
Allah sizin için imanı, şirkten arınmak; namazı büyük günah-
lardan temizlenmek; zekatı nefsi temizlemek ve rızkı genişletmek;
orucu ihlâsı kalıcılaştırmak; haccı dini ayakta tutmak ve adaleti,
kalpleri uzlaştırmak aracı kıldı.

Bize (Ehl-i Beyt'e) itaati, din için bir düzen (halkın düzene gir-
mesi için) farz kıldı. İmametimizi tefrikadan korumak için koydu."




HZ. FÂTIMÂ'NIN BU KONUŞMADAN SONRA HZ. ALİ'YE SÖYLEDİKLERİ

Hz. Fâtımâ (a.s.) Mescid-i Nebevi'de yaptığı konuşmadan sonra
Resulüllah'ın (s.a.v.) kabri başında ağladı, sonra evine geçti.
Eve döndüğünde Hz. Ali'yi (a.s.) O'nu bekler bir halde buldu.
O'na şunları söyledi:

"Ey Ebu Tâlib'in oğlu! (Ana rahmindeki) cenin gibi dizlerini
kucaklamışsın, töhmetliler gibi çömelip kalmışsın. Sen ki savaş
meydanlarında, savaş erlerini alt ederdin, şimdi ne oldu da kanatla-
rı yolunmuş bir kuş gibi sana ihanet etti. Şu Ebu Kuhafe'nin oğlu,
Babamın bağışını, oğullarımın rızkını Benden zorla alıyor. Açıkça
Bana karşı çıktı, onu Benimle konuşurken inatçı ve sert bir hasım
olarak gördüm.

Ensar, Bana yardımını esirgedi, Muhacirler ise akrabalık bağını
Benim hakkımda gözetmediler. Toplum Bana revâ görülen mua-
meleye göz yumdu; ne Beni savundular, ne de haksızlıklara engel
oldular.




ZİYARETİNE GELEN KADINLARA KONUŞMASI / 1

Resulüllah'ın kızı Fâtımâ'nın (a.s.) hastalığı ağırlaşınca,
Muhacir ve Ensar'dan oluşan bir grup kadın, Hz Fâtımâ'nın
ziyaretine giderek, "Ey Resulüllah'ın kızı, bu hastalığınla nasıl
sabahladın, durumun nasıldır?" diye sorduklarında şöyle buyurdu:
"Allah'a and olsun ki, dünyanızı sevmediğim, erkeklerinize
darıldığım halde sabahladım. Onları denedikten sonra uzağa
attım, sınadıktan sonra onlara sinirlendim. Keskinin körelme-
si, ciddiyetten sonra gevşeklik, başı taşa vurmak, mızrağın (veya
kanalın) çatlaması, görüşlerin bozulması, isteklerin sapma-
sı ne de kötüdür! 'Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey
ne de kötüdür, Allah onlara gazaplandı ve onlar azapta ebedi
kalacaklardır.'1047




ZİYARETİNE GELEN KADINLARA KONUŞMASI / 2

"Ey hür kadın! Filan şahıslar kapının arkasındadırlar, sana selam
vermek istiyorlar, bu konuda görüşün nedir?" Hz. Fâtımâ (a.s.) ceva-
ben şöyle dedi: "Ev Senin evindir, hür de Senin eşindir, istediğini
yapabilirsin." Hz. Ali (a.s.), "Öyleyse çarşafını başına at" dedi. Hz.
Fâtımâ da çarşafını başına atıp yüzünü duvara döndü.

Sonra o ikisi içeri girip selam verdikten sonra; "Bizden razı ol, Al ah
da Senden razı olsun" dediler. Hz. Fâtımâ (a.s.), "Sizi buraya getiren
ve bu sözü söylemenize sebep olan şey nedir?" diye sordu. Onlar ce-
vaben, "Biz, kötü iş yaptığımızı itiraf ediyoruz, bizi affetmeni ümit
ediyoruz" dediler. Hz. Fâtımâ (a.s.) onların bu sözlerine karşılık
şöyle buyurdular: "Eğer sözünüzde sâdıksanız, öyleyse sizden
soracağım şey hakkında Bana görüşünüzü bildirin. Ben sizin de
bildiğinizi bildiğimden dolayı sizden bir mesele soracağım eğer
Beni tasdik ederseniz buraya gelmenizde sâdık olduğunuzu anla-
mış olurum."




KENDİSİNE CENAZE NAMAZI KILMALARINA İZİN VERİLMEMESİNİ VASİYET ETMESİ

"Emir'ül-mü'minin Ali hakkında Al ah'ın ve Peygamberin ahdini
bozan, hakkımdan dolayı Bana zulmeden, mirasımı gasp eden, Baba-
mın Bana yazdığı Fedek'in malikiyet senedini yakan ve tanıklarımı
yalanlayan kimseler Bana namaz kılmasınlar. Allah'a and olsun ki, o
tanıklar Cebrail, Mikail, Emir'ül-mü'minin Ali ve Ümmü Eymen'di.
Bize yardım edilmesi gerektiğinde onlar (ashab) evlerine çekildi-
ler. Oysa Emir'ül-mü'minin Ali, Beni, Hasan ve Hüseyin'le bir-
likte gece ve gündüz onların (Muhacir ve Ensar'ın) evlerine götürü-
yordu. Allah'ı, Peygamberi onlara hatırlatıyordum; 'Biz Ehl-i Beyt'e
zulmetmeyin, Allah'ın bize verdiği hakkı gasp etmeyin' diyordum.




HZ. ALİ'YE VASİYETİ

"Ya Ali! Ben öldüğümde Sen Bana cenaze guslü ver, ke-
fenleme işlerimi Sen üstlen, (cenaze) namazımı Sen kıl, Beni
kabrime koyarak defnet, kabrimin üzerindeki toprağı dümdüz
et, yüzüme taraf başucumda otur, çok Kur'an ve dua oku. Çün-
kü bu anlar, ölünün dirilerle üns etmeye (birlikte olmaya)
muhtaç olduğu anlardır. Ben Seni Allah'a ısmarlıyor, evlatlarım
hakkında güzel davranmayı ise Sana tavsiye ediyorum."1053

Yazılan Vasiyetname:

Hz. Fâtımâ (a.s.) vefat ettikten sonra Hz. Ali (a.s.) camiden ge-
lerek, O'nun yüzündeki örtüyü açınca başucunda bir mektup
gördü; o mektupta (vasiyetnamede) şöyle yazılmıştı:




HZ. FÂTIMÂ'NIN VEFATI

Allah Resulü'nün vefatından sonra Hz. Fâtımâ oldukça sıkıntılı
günler geçirdi. Çoğu zaman Resulüllah'ın kabrini ziyaret ederek,
hüngür hüngür ağlardı.1055

Öyle ki Hz. Ali, Baki Kabristanı'na Hz. Fâtımâ için Beytü'l Ah-
zan (Hüzünler Evi) olarak anılan çardağı yapmak zorunda kalmıştı.
Hz. Fâtımâ her gün erkenden yanına Hasan ve Hüseyin'i de alarak
oraya gider, akşama kadar kabirlerin arasında dolaşarak ağlardı.
Akşam olunca İmam Ali gider ve onları eve getirdi. Hz. Fâtımâ
hastalanıncaya kadar bu böyle sürdü.1056

Hz. Fâtımâ bir yandan Allah Resulü'nden ayrılmanın ıstırabı,
diğer yandan yaşadığı sıkıntı ve eziyetler sebebiyle yatağa düştü.
Hicret'in onbirinci yılında, Cemaziyü'l-evvel ayının 13'ünde
veya Cemaziyü'l-ahir ayının 3'ünde Allah Resulü'nün vefatından
75 veya 95 gün sonra dünyadan göçtü.
 




HZ. EBU BEKİR DÖNEMİNDE HZ. ALİ / RUMLAR'LA SAVAŞ

Ebu Bekir'in halifeliği döneminde, Hz. Ali her alanda İslami hü-
küm ve fetvaların mercii durumundaydı.

Bu dönemde halife, sosyal alanda, yargı ve yönetim sahasında
her türlü müşkül meseleyi ona danışmaktaydı.

Yeni kurulan İslam Devleti'nin en büyük düşmanlarından biri
Rum İmparatorluğu idi. Hz. Peygamber sağlığında, ilk kez Hicret'in
7. yılında Câfer b. Ebi Talib komutasında bir orduyu Şam sınırı-
na göndermiş ancak İslam ordusu bir netice alamadan dönmüştü.
Daha sonra Hicret'in 9. yılında Hz. Peygamber, Tebük'e doğru as-
kerleriyle hareket etmiş ancak düşmanla çarpışmadan Medine'ye
dönmüştü. Bu seferin gayet olumlu neticeleri olmuştu.




HZ. ALİ'NİN YAHUDİ ÂLİMLER İLE MÜNAZARASI

Bir grup yahudi din adamı Hz. Ebu Bekir'in yanına gelerek,
"Sen Peygamberin halifesi misin?" diye sordular. O, "evet" dedi.

"Sen Peygamberin gerçek halifesi isen, insanların en bilgini olman
gerekir. Buna göre bize Allah'ın nerede olduğunu söyler misin?
Gökte mi yoksa yerde midir?" diye sordular.

Ebu Bekir:

"O gökte Arş'tadır" dedi.

Yahudiler:

"O zaman Allah yeryüzünde değil midir? Veya yeryüzü Allah'ın
vücudundan boş mudur? Yani bir yerde var bir yerde yok mudur?

Ebu Bekir:

"Bu kâfirlerin ve zındıkların sözleridir. Yanımdan uzaklaşın,
yoksa öldürürüm" dedi.




HZ. EBU BEKİR'İN ÖLÜMÜ

Hz. Ebu Bekir Hicret'in 10. yılında halife oldu. Hicret'in 13.
yılında 63 yaşında vefat etti. Hasta yatağında halifeliği Ömer'e bı-
rakmaya karar vermişti. Ebu Bekir bu kararını yazması için Osman
b. Affan'ı yalnız başına gelmek üzere yanına çağırdı. Ona dedi ki:

"Yaz. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Bu Ebu Bekir b.
Ebu Kuhafe'nin Müslümanlara vasiyetidir. Bu girişten sonra..."
Bu sırada Ebu Bekir bayıldı. Osman kendiliğinden şunları yazdı:

"Ben kendimden sonra size halife olarak Ömer'i seçtim. Sizin için
hiçbir hayrı eksik bırakmadım..."

Sonra Ebu Bekir ayıldı. Osman'a, "Yazdığını bana oku" dedi.
Osman yazdığını okudu. Ebu Bekir tekbir getirdi ve şöyle dedi:

"Ölmem durumunda insanların halife kim olacak diye ihtilaf etme-
lerinden korktun değil mi?" Osman, "Evet" dedi. Ebu Bekir, "Al-
lah seni hayırla ödüllendirsin" dedi.1063




HZ. ALİ'NİN KUR'AN'I TOPLAMASI VE TEFSİRİ / 1

Hz. Ali, Resulüllah'ın cenaze ve defin işinin sona ermesinin ar-
dından evine çekilmiş ve Kur'an ayetlerini toplayıp nüzul sırasına
göre tertip etmekle meşgul olmuştur.

İmam Câfer-i Sâdık bu konuda şöyle diyor:

"Resulüllah, Ali'ye dedi ki, 'Ey Ali! Kur'an yatağımın arkasın-
da mushafta, ipek levhalarda ve kâğıtlarda yazılıdır. Yahudilerin
Tevrat'ı kaybetmeleri gibi onları kaybetmeyin.' Bunun üzerine Ali,
onları sarı bir örtü içine koyup topladı."1068

Şeyh Müfid şöyle yazıyor: "Mü'minlerin Emiri, Kur'an'ı baş-
tan sona bir araya getirdi, yapması gerekeni yaptı. Mekkî ayetleri
Medenî ayetlerden önce, nesholunmuş ayetleri nesheden ayetler-
den önce yazmak suretiyle her ayet her ayeti olası gereken yerde
yazmıştı."1069




HZ. ALİ'NİN KUR'AN'I TOPLAMASI VE TEFSİRİ / 2

"İmam Ali, Peygamberimizin vefatından sonra insanlarda dine
karşı bir duymazlık, bir hafiflik gördü. Bunun üzerine Kur'an'ı top-
lamadıkça üzerine bir rida almamaya yemin etti. Evinden üç gün
çıkmadı. Bu süre içinde Kur'an'ı cem etti."1077

"Hidayet Önderleri" eserinde anlatıldığına göre:

Hz. Ali Kur'an'ı toplama işini tamamladıktan sonra mescitte
toplanan insanların yanına gitti. Hazırladığı kitabı ortalarına koydu
ve şöyle dedi:

"Resulüllah buyurdu ki, aranızda iki şey bırakıyorum. Onlara
sarıldığınız sürece sapmazsınız. Biri Allah'ın Kitabı, diğeri benim
soyum Ehl-i Beyt'imdir." İşte bu Allah'ın Kitabı'dır, ben de Pey-
gamberin Ehl-i Beyt'iyim."1078

Ardından şöyle devam etti: "Yarın bizim bundan haberimiz yok-
tu" dememeniz için bunu yaptım. Kıyamet günü, sizi bana yardım
etmeye çağırmadığımı, size hakkım olan şeyi hatırlatmadığımı,
sizi Fatiha'dan sonuna kadar Allah'ın Kitabı'na çağırmadığımı
söylemeyin."1079






 1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21 
X