ehlibeyt.com internet
sitesinde yer alan tüm
içerikler 'ehlibeyt.com'
kaynak gösterilerek
kullanılabilir.






HZ. ALİ'NİN MUSHAFI / MUSHAF'IN ÖZELLİKLERİ

İmam Sâdık bu konuda şöyle buyuruyor:

"Eğer Kur'an nâzil olduğu gibi (yani Hz. Ali'nin tefsir ve tertibi
ile) okunsaydı bizim adımızı Kur'an'da bulacaktınız."

Nazil olduğu şekilde denilmesindeki maksat özel diziliş, tefsir
ve teviliyle yani Hz. Ali'nin tefsir ve tertibiyle okunmasıdır.
Seyyid Şerefuddin şöyle yazıyor:

"Ali, Hz. Peygamberin cenaze işlerin tamamladıktan sonra
Kur'an'ı toplayıncaya kadar namaz dışında sırtına aba almayaca-
ğına yemin etti ve söylediği gibi de yaptı. Bu kitap bittikten hemen
sonra Hz. Fâtımâ için bir kitap yazdı. Bu kitap Fâtımâ evlatlarınca
"Mushaf-ı Fâtımâ" adıyla bilinmektedir. Bir takım örnek olaylar
ve hikmetli sözlerden ibarettir. Daha sonra diyet hakkında bir kitap
yazdı. Ve onu sahife olarak adlandırdı."1084




HZ. ALİ'NİN KUR'AN'INDA SÛRELERİN TERTİBİ

Tarih-i Yakubi'de şöyle yazıyor: "Bazıları Ali b. Ebi Tâlib'in
Hz. Peygamberin vefatından sona Kur'an'ı topladığını, devenin
sırtına yükleyip, getirdiğini ve "Bu benim topladığım Kur'an'dır"
dediğini söylemişlerdir. O, Kur'an'ı yedi cüzde toplanmıştı."

Zamanın halifesi ve halk Hz. Ali tarafından toplanmış Kur'an'ı
kabul etmedikleri için İmam Ali toplamış olduğu Kur'an'ı evine gö-
türdü. Ancak bu mushafın ne olduğu hakkında bazı rivayetlerin dı-
şında elde doğru düzgün bir bilgi yoktur. Bazı rivayetlere göre İmam
Ali yazdığı Kur'an kabul edilmeyince, "Allah'a and olsun, bundan
sonra onu bir daha göremeyeceksiniz! Benim görevim Kur'an'ı top-
lamak ve sizi bundan haberdar etmek idi" buyurdular.1088

Hz. Ali'nin Kur'an'ı toplama işinden anlaşılan Kur'an'ı met-
ni, tefsiri ve teviliyle toplama işidir. Yani bir anlamda Kur'an'ın
Allah'ın indirdiği şekliyle düzenlenmesidir ki bu sadece Ali ve ev-
latlarına aittir.




HZ. ALİ'NİN SAHİFESİ VE KİTABI

Hz. Ali'nin sahifesi:

Hz. Ali'ye ait kitaplardan biri de 'Hz. Ali'nin Sahifesi'dir. Ehl-i
Sünnet'in Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Ebu-Davud ve
Müsned-i Ahmed gibi kaynaklarında bu kitaptan nakiller vardır.
Bu sahife çok öz olarak yazılmıştı.1091

Hz. Ali'nin Kitabı:

Hadisçiler arasında 'Ali'nin Kitabı' adıyla meşhur olan başka
bir kitap daha vardır ki birçok rivayetlerde bu eserden söz edildi-
ği gibi Ehl-i Beyt mektebine mensup âlimler bu kitaptan istifade
etmişlerdir. Bu kitap, Sahife, Camia, Cifr ve Sahife-i Camia gibi
adlarla zikredilmiştir. 




HZ. ÖMER DÖNEMİNDE HZ. ALİ

Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir döneminde olduğu gibi Hz. Ömer'in hi-
lafeti döneminde de her konuda halifenin danıştığı bir merkez ko-
numunda olmuştur. Öyle ki rivayetlere göre Hz. Ömer halifeliği
boyunca 70 defa "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu" demiştir.
Hz. Ömer döneminde, Hicret'in 14. yılında Kadisiyye'de İslam
ordusu ile İranlılar arasında şiddetli bir savaş oldu. Müslümanlar
galip geldi. İran ordusu komutanı Rüstem Ferruhzad öldürüldü. Bu
zaferle Irak toprakları İslam hâkimiyetine girdi.

İranlılar İslam ordusunun ilerleyerek ülkenin tamamını işgal
etmesinden korkuyorlardı. İran hükümdarı, Firuzan komutasında
150 bin kişilik bir ordu hazırladı. Ve bu ordu teyakkuzda bekletil-
meye başladı.




HİCRİ TAKVİMİN ORTAYA ÇIKMASI

Hz. Ömer'in hilafetin 3. yılına kadar, Müslümanların bir tarih
başlangıçları yoktu. Bu ise bazı sorunlar yaratmaktaydı.

Halife İslam tarihinin başlangıcının belirlenmesi için sahabeyi
topladı. Her birinin farklı bir görüşü vardı. Bazıları Peygambe-
rin doğum gününü esas almak gerektiğini söylerken, kimi de Hz.
Muhammed'in Peygamber olarak görevlendirildiği günün başlan-
gıç tarihi olması teklifinde bulundu.




HZ. ALİ'NİN ÇÖZÜMLEDİĞİ BAZI MESELELER

İbn Sabbağ, El-Fusul'ul-Muhimme'nin 3. bölümünde, 18. say-
fada şöyle yazıyor:

"Adamın birini Ömer'in yanına getirdiler. 'Nasıl sabahladın'
diye sordular. Adam şöyle dedi: 'Fitneyi sevdiğim, haktan hoşlan-
madığım yahudi ve hıristiyanları tasdik ettiğim, görmediğim şeye
iman ettiğim, yaratılmamış şeyi itiraf ettiğim halde sabahladım.'
Ömer, Hz. Ali'yi çağırdı. Olayı kendisine anlattı. Hz. Ali şöyle
buyurdu:

'Doğru söylemiştir. Fitneyi sevmesinden maksat, Allah'ın
Kur'an'da buyurduğu gibi çocukları ve malı sevmektir. Zira Allah
şöyle buyurur: 'Şüphesiz mallarınız ve evlatlarınız sizin için birer
fitnedir.'

Haktan hoşlanmamasındaki maksat ise fitnedir. Kur'an şöyle
buyuruyor: 'Ölüm sarhoşluğu hak ve hakikat olarak gelmiştir.'
Yahudi ve hıristiyanları tasdik etmesinden maksat ise Allah'ın
şu sözüdür:




HZ. ÖMER'İN VEFATI VE HALİFE TAYİNİ / 1

Resulüllah zamanında Beytü'l-Mal'dan herkese eşit pay veril-
mekteydi. Ebu Bekir de bu uygulamayı devam ettirmişti. Ancak
ikinci halife zamanında bu konuda farklı bir uygulamaya gidildi.
Hz. Ömer dağıtım yaparken Taberi'nin ifadesiyle "kabile asabiye-
tini esas aldı."1099

Bu uygulamanın sonucu olarak, Arap olmayanlar Araplara karşı
kin gütmeye başladılar.

Nekş-i Vuaz der İslam adlı eserin 84. sayfasında şunları yazıyor:

"Benim bazılarını bazılarından üstün tutmaktaki amacım, insan-
ların kalplerine girebilmekten başka bir şey değildir. Eğer yeni yıl-
da yaşarsam, hepinizin arasında eşitliği sağlayacağım ayrıcalıkları
kaldırarak beyaz ve siyahı, Arap ve Acem'i bir tutacağım. Tıpkı
Peygamber ve Ebu Bekir gibi..."




HZ. ÖMER'İN VEFATI VE HALİFE TAYİNİ / 2

Bu arada Ensar'ın ileri gelenlerinin de seçim işini izlemek üzere
hazır bulunmalarını emretti. Ancak onların seçim işinde bir yetki-
leri olmayacaktı.1103

Bu noktada akla gelen soru şudur:

Ömer gibi Gadr-i Hum'a birebir şahit olan ve Hz. Peygamberin
Hz. Ali'yi kendinden sonraki halife olarak tayin ettiğini duymuş
biri olarak hilafeti direkt olarak Hz. Ali'ye bırakmaktan neden uzak
durmaktadır? Ki Gadr-i Hum günü Hz. Ali'yi ilk tebrik edenlerin
başında Hz. Ömer gelmekteydi.

Bunun cevabını Taberi'nin, Tarihi'nde Ömer ile İbn Abbas'ın
aralarında geçen konuşmalarda bulabiliriz.

Ömer, İbn Abbas'a hitaben, "Allah'a yemin ederim ki senin ar-
kadaşın (Ali) Resulüllah'tan sonra bu işe en layık kimseydi. Ancak
biz iki şeyden dolayı O'nun halife olmasından korktuk."




HZ. ÖMER'İN VEFATI VE HALİFE TAYİNİ / 3

Ömer bir süre düşünür (Bu sözler canını sıkmıştır) ve şöyle der:

"Yavaş ol, siz Haşimoğulları'nın kalbi, Kureyş'in işlerini karış-
tırmaktan başka bir şey düşünmüyor. İçiniz de Kureyş'e yönelik
yok olması mümkün olmayan bir kin vardır."

İbn Abbas şöyle cevap verir:

"Haşimoğulları'nın kalplerini karıştırıcılıkla suçlama. Onların
kalpleri Allah tarafından arındırılmış ve temizlenmiş Hz. Peygam-
berin kalbindendir. Onlar, Allah'ın kendileri hakkında şöyle buyur-
duğu Ehl-i Beyt'tendirler:

"Allah ancak siz Ehl-i Beyt'ten kötülükleri gidermek ve sizi ter-
temiz kılmak ister."1108




ŞÛRA'NIN TOPLANMASI

Hz. Ali'nin şûra konusunda düşündükleri ve söyledikleri aynen
çıktı. Ömer'in defin merasimi bittikten sonra Muhammed b. Mes-
leme yanında silahlı adamlar olduğu halde, altı kişiyi bir evde top-
ladı. Ve Hz. Ömer'in emrini bildirdi.

Hz. Ali ile arası açık olan Talha, derhal Osman'ın tarafına geç-
ti. Çünkü Hz. Ali ve Osman varken kimsenin kendisini halife seç-
meyeceğini biliyordu. Bu yüzden Osman'ın tarafına geçerek Hz.
Ali'nin şansını azaltmak istedi.1112

Zübeyr, Hz. Ali'nin halasının oğlu idi. Bu yüzden Hz. Ali'nin
safına geçti. Sa'd b. Ebi Vakkas ise Abdurrahman'ın yanında yer
aldı. Çünkü ikisi de Zühre kabilesindendi. Bunun üzerine Abdurah-
man b. Avf Hz. Ali ve Osman'a şöyle dedi:

"İkisizden biri hakkını diğerine bırakarak onun tarafına geçme-
ye hazır mı?" Her ikisinden de ses çıkmayınca şöyle dedi: "Ben iki-
nizden birini seçmek için hilafet sahnesinden çekiliyorum." Sonra
Hz. Ali'ye hitaben şöyle dedi:




HZ. ALİ'NİN ŞÛRA'YA KATILMA SEBEBİ

Hz. Ali sonuçlarını önceden bildiği halde bu şûraya katılmış-
tı. Çünkü Ömer, halifeliğin ve peygamberliğin aynı ailede birleş-
meyeceğine inanıyordu. Hayatı boyunca bunu savunmuştu. Ancak
son anlarında Hz. Ali'yi de halife adaylarının arasına sokmuştu. Bu
ciddi bir çelişkiydi.

Hz. Ali bu konuda şunları söylüyor:

"Ben diğerleriyle beraber şûraya katılıyorum. Çünkü Ömer Beni
halifeliğe layık gördüğünü gösterdi. Oysa daha önce, "Resulüllah,
peygamberlik ve imamlık aynı ailede toplanmaz dedi" diye iddia
etmekteydi. Bu şûraya katılıyorum ki, insanlar onun yaptığı ile de-
diği arasındaki çelişkiyi görsünler."1114




HZ. OSMAN DÖNEMİ VE HZ. ALİ

Hz. Osman Emeviler'e mensuptu. Onun halife olması Emevio-
ğulları arasında adeta bir bayram coşkusu yaratmıştı. Ebu Süfyan
derhal Osman'ın evine giderek orayı hınca hınç doldurmuş olan
Ümeyyeoğuları'na sordu: "İçinizde sizden olamayan biri var mı?"
Onlar, "yok" dediler. Bunun üzerine Ebu Süfyan şöyle dedi:

"Ey Ümeyyeoğulları! Bu makamı top gibi birbirinize atın. Ebu
Süfyan'ın yemin ettiğine and olsun ki, ne cennet vardır ne de ce-
hennem! Hesap vermek ve ceza görmek de yok. Ben bu egemenliği
sizin için arzu ediyordum. Bu egemenlik artık miras olarak sizin
çocuklarınıza yetişecektir"1116






 1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21 
X