ehlibeyt.com internet
sitesinde yer alan tüm
içerikler 'ehlibeyt.com'
kaynak gösterilerek
kullanılabilir.






HUNEYN SAVAŞI'NDA HZ. ALİ

Peygamberimiz Mekke'yi fethettikten sonra Havazin ve Sakif
kabileleri Müslümanlara savaş açmak üzere birleştiler. Bu durumu
haber alan Allah Resulü on iki bin kişilik bir ordu hazırlayarak Hu-
neyn vadisine yöneldi.

Savaş alanına yaklaştıklarında Hz. Peygamber, Müslümanların
saflarını düzenledi. Sancakları komutanlara ve kabile önderlerine
teslim etti. Muhacir savaşçıların sancağını ise Hz. Ali'ye verdi.788

Ancak Havazin kabilesi, Tihame çölündeki vadilerden birinin
kuytu bir yerine mevzilenmişlerdi. Müslümanların bu vadiden geç-
meleri zorunluydu. İslam ordusu Hüneyn vadisine inice, Havazin
birlikleri dört bir yandan saldırıya geçti.




HUNEYN'DEN SONRA VE TAİF SAVAŞI'NDA HZ. ALİ

Şeyh Müfid, Huneyn ganimetleri paylaştırıldıktan sonra vuku
bulan bir olayı şöyle anlatıyor:

"Resulüllah, Huneyn ganimetlerini paylaştırdıktan sonra uzun
boylu, buğday tenli ve alnında secde izi olan bir adam Efendimizin
bulunduğu yere gelerek, sadece Hz. Peygamber'e selam vermesi
gerekirken (saygısızlık yaparak) toplumuna selam verdi. Sonra
Resulüllah'a dönerek, 'Bugün ganimetleri ne yaptığını gördüm'
dedi. 'Nasıl gördün' diye sorunca, adam 'Adil ve eşit davranma-
dığını gördüm' deme küstahlığında bulundu. Resulüllah bu sözlere
çok sinirlenmişti. 'Yazıkları olsun sana, Ben adil davranmazsam,
kim adil davranacaktır' buyurdu. Müslümanlar 'İzin verirseniz,
onu öldürelim' dediler. Hz. Peygamber, 'Onu bırakın, pek yakında
kendisine taraftar toplayacak ve ok yaydan çıkar gibi dinden çıka-
caklardır. Ve Allah onu, Benden sonra halkın en çok sevileninin
eliyle öldürecektir' buyurdu. Daha sonra Nehrevan Savaşı'nda Hz.
Ali onu öldürdü."794




TEBÜK SAVAŞI VE HZ. ALİ

Taif Savaşı'ndan sonra, Tebük seferi vukû bulmuştur. Tebük se-
feri, Hicret'in dokuzuncu senesinin Receb ayında meydana geldi.
Peygamberimiz, Rumların Arap Yarımadası'na saldırmak üzere
planlar yaptıklarının haber almıştı. Bunun üzerine kendisi de gere-
ken hazırlıklara başladı. Ancak Hz. Peygamber kendi yokluğunda
Medine'yi yalnız bırakmak istemiyordu.

Münafıkların fitne çıkarma ihtimalleri yüksekti. Ve öte yandan
Medine'ye her an bir düşman saldırısı da meydana gelebilirdi. Bu
sebeple Hz. Peygamber, geride güvenilir, liyakat sahibi birini bı-
rakmak düşüncesindeydi. Bu hassas görev için Hz. Ali'yi seçti ve
şöyle buyurdu: "Ya Ali, Medine Bensiz ya da Sensiz düzelmez."796




MÜBAHELE OLAYI

Resulüllah, Necran hıristiyanlarını İslam'a davet etmişti. Onlar,
büyük âlimlerinden 70 kişiyi beraberindekilerle birlikte Medine'ye
gönderdiler. Kafile 300 kişiyi buluyordu. Resulüllah ile birkaç ilmî
münazara yaptılar. Ve ciddi şekilde yenilgiye uğradılar. Çünkü
Peygamber'in delilleri, hıristiyanların elinde bulunan kitaplardan-
dı. O kitaplarda son peygamberin zuhuru ve nişaneleri ile ilgili Hz.
İsa'nın sözleri mevcuttu.

Ancak makam ve mevki sevgisi Hıristiyan âlimlerin teslim ol-
masına engel oluyordu. Bunun üzerine mübahele ayeti nazil oldu:
"Sana gelen bunca ilimden sonra yine de bu hususta Seninle çe-
kişip, tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğulları-
nızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefsimizi (kendimizi) ve nefsi-
nizi (kendinizi) çağıralım, sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın
lanetini yalan söyleyenlerin üzerine kılalım."




MEKKE'NİN FETHİ VE HZ. ALİ

Kureyşliler, Hudeybiye Antlaşması ile Müslümanlara ve Müs-
lümanlarla antlaşma halinde olanlara saldırmayacaklarını taahhüt
etmişlerdi. Resulüllah, anlaşmanın maddelerine tam olarak uyu-
yordu. Ancak Kureyş, anlaşmayı bozma eğilimindeydi. Neticede
Müslümanların müttefiki olan Huzaaoğulları kabilesine karşı bir
saldırı planladılar. Bu maksatla Huzaaoğulları'nın düşmanı olan
Bekroğulları'nı kışkırttılar. Aralarında kavga meydana geldi. Bek-
roğulları, Kureyş'in yardımıyla Huzaalıları yenilgiye uğrattılar.
Allah Resulü bunu haber alınca Kureyş'le savaşmaya karar ver-
di. Ve şöyle buyurdu: "Huzaa'ya yardım etmezsem, yardım görme-
yeyim." Ve savaş hazırlıklarına başladı. Diğer yandan da bu niyetini
gizli tutmak için önlemler alıyordu. Ancak Hatib b. Ebu Beltea bir
kadın aracılığıyla, bir mektup yazarak Hz. Peygamber'in niyetini
Kureyş'e haber verdi. Kadın, Medine'den henüz çıkmıştı ki. Allah
Resulü'ne vahiy geldi ve olayı bildirdi. Peygamberimiz derhal Hz.
Ali ile Zübeyr b. Avvam'ı kadını yakalamaları için gönderdi.
Medine'den birkaç mil uzakta kadını yakaladılar. Ancak kadın
kendisinde böyle bir mektup olmadığını söyleyerek ağladı. Bunun
üzerine Zübeyr, kadının bir suçu olmadığını, gidip Hz. Peygambere
haber vermelerinin gerektiğini söyledi.




HZ. ALİ'NİN RESULÜLLAH'LA BERABER PUTLARI KIRMASI

Hz. Ali'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Resulüllah beni putları kırmak üzere götürdü Bana, 'otur' dedi.
Kâbe'nin yanına çömeldim. Sonra Resulüllah omuzlarıma çıktı
ve 'ayağa kalk' dedi. O'nu yukarı doğru kaldırdım. Benim altın-
da zayıf olduğumu fark edince, 'otur' dedi. Oturdum. Ve omuz-
larımdan aşağı indi. Sonra, 'Ey Ali! Omuzlarıma çık' dedi. Hz.
Peygamber'in omuzlarına çıktım. Sonra Beni yukarı doğru kal-
dırdı. O anda istesem göğe ulaşabilirim diye düşündüm. Kâbe'nin
damına çıktım. Bakırdan yapılmış ve demir kazıklarla yapılmış, en
büyük put Kâbe'nin üzerindeydi. Bana, 'Onu yerinden sök' dedi.
Ben putu yerinden sökmek için uğraşırken, Hz. Peygamber "iyi...
iyi..." diyerek beni teşvik ediyordu. Nihayet putu yerinden sök-
tüm. Bana, 'Onu parçala' dedi. Ben de putu kırıp parçaladım, sonra
aşağı indim."803




VEDA HACCI VE GADR-İ HUM OLAYI / 1

İmam Muhammed Bâkır, senetli bir şekilde Gadr-i Hum olayını
şöyle anlatıyor:

"Resulüllah hac görevini Medine'den, Mekke'ye gidip yerine
getirmiştir. O ana kadar hac ve velayet dışında bütün şer'i hüküm-
leri insanlara tebliğ etmişti. Cebrail, Resulüllah'a gelerek, "Ya Mu-
hammed" dedi. "Allah Sana selam söylüyor. Ve şöyle buyuruyor:
Ben canının alacağım her peygamberimin ve her resulümün canını
ancak dinimi kemale erdirdikten ve hüccetimi tamamladıktan sonra
alırım. Bu dinden de Senin üzerine tebliğ etmen gereken iki fariza
kaldı. Hac farizası ve senden sonrası için velayet ve hilafet farizası,
Ben yeryüzünü asla hüccetsiz bırakmadım ve bırakmayacağım."
Cebrail şöyle devam etti:

"Allah Sana haccı kavmine tebliğ etmeni emrediyor. Seninle
Medine etrafından ve bedevilerden kimin gitme imkânı varsa onlar
da Seninle hac yapsın ki onlara, namazı, zekâtı ve orucu öğrettiğin
gibi haccı da öğretesin."




VEDA HACCI VE GADR-İ HUM OLAYI / 2

O'nun için bir zıt ve O'nunla birlikte bir eş mevcut değildir;
tek ve ihtiyaçsızdır; doğurulmamış ve doğurmamıştır; O'nun hiçbir
benzeri yoktur; tek olan Allah ve azamet sahibi bir Rab'dir; iste-
mekte, ardından yerine getirmektedir; irade etmekte ardından mu-
kadder kılmakta; bilmekte, ardından saymaktadır; öldürmekte ve
diriltmektedir; fakir kılmakta ve zenginleştirmektedir; güldürmek-
te ve ağlatmaktadır; yakın kılmakta ve uzaklaştırmaktadır; esirge-
mekte ve bağışta bulunmaktadır; hükümdarlık O'nundur; hamd ve
senâ O'na mahsustur; hayır O'nun elindedir; O, her şeye kâdirdir.
Geceyi gündüze ve gündüzü geceye giydirir; O'ndan başka ilah
yoktur. Allah izzet ve mağfiret sahibidir; dualara icabet eden, çok
ihsanda bulunan, nefesleri sayandır. Cin ve insanların Rabbidir.
Hiçbir şey O'na zor gelmez, yardım isteyenlerin feryadı O'nu usan-
dırmaz; ısrar edenlerin ısrarı O'nu bıktırmaz, sâlihlerin koruyucu-
su, kurtuluşa erenlerin başarıya ulaştırıcısı, mü'minlerin ihtiyaç
sahibi ve alemlerin Rabbi'dir. Yarattığı her şeyden dolayı kendisi-
ne her hâlde şükredilmesi gereken Allah'tır. O'na hamd ediyorum;
sürekli şükrediyorum. Sıkıntı ve rahatlık hâlinde, zorluk ve huzur
hâlinde O'na şükrediyorum, O'na, meleklerine, kitaplarına ve pey-
gamberlerine iman ediyorum. O'nun emrini dinliyor, sadece O'na
itaat ediyorum, O'nu hoşnut eden şeylere teşebbüste bulunuyorum,
itaatinde rağbet ettiğim için ve cezasından korktuğum için O'nun
mukadderatı karşısında teslim oluyorum. Zira hilesinden güvende
olunmayan (yapılan hilelere uygun zamanında karşılık veren) ve
zulmünden korkulmayan (yani asla zulmetmeyen) Allah O'dur.




VEDA HACCI VE GADR-İ HUM OLAYI / 3

"Ey insanlar, biliniz ki Allah Muhacirler'e, Ensar'a ve onlara
iyilikle tâbi olanlara, köylüye ve şehirliye, Arab'a, ve Acem'e, öz-
güre ve köleye, büyüğe ve küçüğe, beyaza ve siyaha, O'na (Ali'ye)
itaat etmeyi farz bilmiş, O'nu imam ve yetki sahibi kılmıştır. Her
muvahhid için O'nun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etme-
si, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim O'na muhalefet eder-
se, mel'undur. Her kim O'na tâbi olursa ve O'nu tasdik ederse,
Allah'ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah O'nu ve O'nu dinleyip
kendisine itaat eden herkesi bağışlamıştır.

Ey insanlar, bu, böylesine bir toplulukta ayağa kalktığım son de-
fadır. O halde işitiniz, itaat ediniz; Rabbiniz olan Allah'ın emri kar-
şısında teslim olunuz. Zira Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ sizin
mevlânız ve ma'budunuzdur. Allah'tan sonra, (şu anda) ayakta siz-
leri muhatap kılan, O'nun Resulü olan Muhammed sizin velinizdir.
Benden sonra da Ali Allah'ın emriyle sizin veliniz ve imamınızdır.
İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü'yle görüşeceğiniz
güne (Kıyamete kadar O'nun evlatlarından olan Benim neslimin
hakkıdır.




VEDA HACCI VE GADR-İ HUM OLAYI / 4

Ey insanlar, Ali ve O'nun soyundan olan temiz çocuklarım, sıkl-
i asgardır (daha küçük değerli emanet) ve Kur'an ise sıkl-i ekberdir
(daha büyük değerli emanet). Bu ikisinden her biri diğerini haber
vermekte ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Onlar Kevser ha-
vuzunun başında yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrıl-
mazlar. Biliniz ki onlar, insanlar arasında Allah'ın emin kulları ve
yeryüzündeki hakimleridir.

Biliniz ki Ben edâ ettim! Biliniz ki Ben tebliğ ettim! Biliniz ki
Ben duyurdum! Biliniz ki Ben açıkladım! Biliniz ki Allah buyur-
muştur ve Ben Aziz ve Celil olan Allah adına konuşuyorum. Bili-
niz ki Mü'minlerin Emiri sadece Benim şu kardeşimdir. Biliniz ki
Mü'minlerin Emiri olmak, Benden sonra O'ndan başka hiç kimse
için helal değildir."




VEDA HACCI VE GADR-İ HUM OLAYI / 5

Ey insanlar, Şeytan Adem'i hasetle cennetten dışarı çıkardı. Sa-
kın Ali'ye haset etmeyiniz. Aksi taktirde amelleriniz boşuna gider,
ayaklarınız sürçer, Adem bir sürçme sebebiyle yeryüzüne gönde-
rildi. Oysa Adem Aziz ve Celil olan Allah'ın seçtiği kimseydi. O
halde sizler, aranızda Allah'ın düşmanları olduğu hâlde nasıl bir
halet içinde olacaksınız? Biliniz ki sadece şekavet sahibi kimse
Ali'ye düşmanlık eder ve sadece takva sahibi kimse Ali'yle dost
olur. Ali'ye sadece halis mü'min olan kimse iman eder. Allah'a ye-
min olsun ki Asr Sûresi Ali hakkında nâzil olmuştur:

'Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Asr'a and olsun ki, in-
san hiç şüphesiz hüsran içindedir. Asra and olsun ki iman eden, hak
ve sabırdan hoşnut olan Ali dışında tüm insanlar hüsran içindedir.'
Ey insanlar, Ben Allah'ı şahit tuttum, risâletimi sizlere tebliğ et-
tim, peygamberin sadece açıkça tebliğ etmeden başka bir sorumlu-
luğu yoktur. Ey insanlar, Allah'tan hakkıyla korkun ve dünyadan
sadece Müslüman olarak ayrılın.




VEDA HACCI VE GADR-İ HUM OLAYI / 6

Ey insanlar, Ben Allah'ın uymayı emrettiği doğru yoluyum,
Benden sonra da Ali ve sonra O'nun neslinden olan çocuklarım da
hidayet imamlarıdır. Hakka hidayet eder hakkın yardımıyla adalet
üzere davranırlar."

Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.v) şu ayeti tilavet buyurdu:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Hamd âlemlerin Rabbi
Allah'a mahsustur..."

Hamd Suresi'ni sonuna kadar okudu ve daha sonra şöyle buyur-
du: "Bu sûre Benim hakkımda nâzil olmuştur. Allah'a yemin olsun
ki onlar (imamlar) hakkında nâzil olmuştur. Genel olarak onlara şa-
mildir; özel olarak da onlar hakkındadır. Onlar Allah'ın dostlarıdır;
onlara bir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Biliniz ki Allah'ın
hizbi galip gelecektir.






 1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21 
X